Hepimiz temiz bir enerji mutluluk ve sevgi kaynağı olarak doğduk. Bu dünyada çok önemli olduğumuzu biliyor, kendimizi evrenin tam merkezinde görüyorduk. Tüm gereksinimlerimizi isteyecek ve tüm duygularımızı açıkça ifade edecek cesarete sahiptik.
Karnımız acıktığında ya da altımız kirlendiğinde ağlar, istediğimiz bir obje oyuncak bize verildiğinde sevinç çığlıkları atardık. Şimdi hatırlayamadığımız ama eskiden daha küçücük bir bebekken herşeyin ne kadar kusursuz olduğunu ve ne kadar mutlu olduğumuzu bir düşünün. Bunu hatırlamak için yakınınızdaki bir bebeği izleyebilirsiniz. Onu izlediğinizde hareketlerini, konuşamadığı halde isteklerini nasıl anlatabildiğini ve olmasını istediği şey için nasıl da ısrarcı olduğunu görürsünüz. Oyuncağı elinden alındığında ağlayan bir bebeğin istediği şey eline verildiğinde sanki hiç ağlamamış gibi nasıl kahkahalar attığını, tüm duyguları bir ki dakika içinde nasıl peş peşe yaşayabildiğini görürsünüz. İşte hepimiz böyleydik. Hiç bir duyguyu içimizde yaşamazdık, kimseye gücenmez, kin tutmazdık. Gücümüz şimdi ve buradaydı ve varlığımızın tek gerçeği buydu. Bunun dışındaki her şey sonradan öğrendiğimiz fasa fisolardan başka bir şey değildi…
Taşıdığımız olumlu/olumsuz düşünceler ve tekrar tekrar kullandığımız olumlu/olumsuz sözcükler bu günümüzü yarattı ve bugün düşünmeyi ve söylemeyi seçtiklerimiz de yarınımızı yaratacak. O yüzden ne düşündüğünüze ve ne söylediğinize dikkat edin. Çünkü bu düşünce kalıpları, karşılanmayan, görülmeyen ruhsal ihtiyaçlarımız, bedenimizde hastalık olarak kendini gösterir. Ve hiç farkında olamadan bu hastalıkları kendimiz yaratıyor olabilir miyiz? Bunun cevabını kendi hastalıklarımızda ve yakın çevremizdeki insanların yaşadığı hastalıklarda bulabiliriz.
Yapılan araştırmalara göre; bedende en çok hastalığa sebep olduğu düşünülen düşünce kalıpları, eleştirme/eleştirilme, kızgınlık, gücenme ve suçluluk duygusuymuş. Mesela, sürekli birilerini eleştiriyor ve bunu alışkanlık halire getiriyorsanız bu düşünce kalıbı bedeninizde eklem iltihabı gibi hastalıklara yol açarken; kızgınlık, kabaran ve yanan iltihaplara dönüşebilirmiş. Yine aynı şekilde sürekli bir içerleme gücenme duygusundaysanız bu durum bir süre sonra bedeninizde urlala ve kansere yol açabilirmiş.
Burdan yola çıkarak araştırdığım 10 tane rahatsızlık ve bu rahatsızlığa neden olan düşünce kalıplarını aşağıda sizinle paylaşmak istedim. Bu konuda daha geniş bir bilgi için; Louise L. Hay’in Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri isimli kitabını edinmenizi şiddetle tavsiye ederim.
1- Artrit(Eklem Rahatsızlıkları): Sevilmediğini hissetme. Kendini ve başkalarını sürekli eleştirme, içerleme. Her şeyin kusursuz olmasını aşırı derecede isteme.
2- Astım: Boğucu sevgi. Kendi bireyliğini, bağımsızlığını hissedememe. Kendini bastırılmış, boğulmuş hissetme. Bastırılmış ağlama.
3- Basurlar: Hiç bir şeye yetişememe ve yetiştirememe korkusu. Geçmişe duyulan öfke. Bırakmaktan, koyuvermekten korkma. Kendini yük altında hissetme.
4- Boğaz Ağrısı: Öfkeyi içinde hapsetme. Kendini ifade edemeyeceğini bu konuda aciz olduğunu hissetme. İnsanın kendisi adına çekinmeden, açıkça konuşamaması, öfkesini yutup göstermemesi.
5- Cilt Hastalıkları(Kurdeşen, Sedef, isilik): Bireyselliğimizin tehdit edildiğini hissetmemiz. Endişe, korku. Başkalarının üzerimizde güce sahip olduklarını hissetmemiz.
6-Fıtık: Kopmuş uyumu bozulmuş ilişkiler. Gerileme, zora gelme, sorumluluklar, yanlış yaratıcı ifade.
7- Gastrit(Mide rahatsızlıkları): Süregelen belirsizlik. Kötü beklentiler. Kaygılanma.
8- Migren: Kusursuz olma isteğiyle kendi üzerinde aşırı baskı yaratma. Bastırılmış öfke. Hayatın akışına direnme. Cinsel korkular.
9-Osteoporoz(Kemik Hastalıkları: Hayatta artık hiçbir desteği kalmadığına inanma.
10- Uçuklar: Öfkeli sözcükleri kafada kurup, onları ifade etmekten korkma.
Yorumlar